Bu galibiyet kimseyi yanıltmasın.
Galatasaray henüz hazır değil.
Geçen sene en çok topa sahip olan, her alanda oyunu en iyi daraltan, ön alan baskısını en iyi uygulayan, en hızlı rakip kaleye giden o takımın yerinde yeller esiyor.
Son iki yılın şampiyonu sanki seyircisine Kayahan’ın o sevilen şarkısını söylüyor.
“İçimde yılgın rüzgarların ayak sesleri
Sende daha yeni yeni kavak yelleri.”
Oysa futbolcular aynı futbolcular.
İstatistiklere bakarsanız Galatasaray her alanda önde.
Ama iş yaratıcılığa, gol üretmeye gelince eskinin çok çok gerisinde.
Belki de Beşiktaş’tan 5 yemek şaküllerini bozdu.
Hacıyatmaz gibi düşüp, kalkıp bir o yana, bir bu yana sallandılar.
Üstelik Hatayspor o kadar etkisiz, o kadar silik bir futbol sergiledi ki, kendi alanına hapsolup adeta Galatasaray’a “gel golleri sırala” der gibiydi.
İlk yarıda tek bir pozisyonu bile yoktu.
Bir takım antrenman maçında bile bu kadar pasif oynayamaz.
Galatasaray’ın bu kadar teslim olmuş bir Hatayspor karşısında ilk 45’te sadece bir önemli gol pozisyonu bulabilmesi inanılacak gibi değildi.
Hatayspor’un ise sıfır pozisyon.
Ne İcardi İcardi’ydi, ne Mertens, ne Ziyech.
Biraz Torreia, biraz Barış Alper, biraz da Köhn.
İkinci yarı çok farklı başladı.
İki takım da daha diri, tempolu, daha ataktı.
Galatasaray gol ararken, golü Hatayspor buldu.
52.dakikada Muslera’nın hatasında Fernandes’in golüyle Rams Park Ağustos sıcağında buz kesti.
Okan Buruk baktı maç gidiyor, oyuna yeni transferler Batshuayi ile Sara’yı alarak hücum gücünü artırmaya çalıştı.
Doğal olarak da baskı arttı.
79.dakikada kazanılan penaltıyı İcardi gole çevirince eşitlik sağlandı.
İcardi bu gole kadar sahada var mıydı?
Fenerbahçe’den büyük sansasyon ve umutlarla transfer edilen Batshuayi ise kaldığı yerden devam ediyor.
89’da kafayla Galatasaray’ı öne geçiren golü attı.
Sonuçta Galatasaray kazandı ama dokuz doğurdu.
Ben takımda o eski heyecanı, tempoyu, arzuyu göremedim.
Belki yeni transferlerle haftalar ilerledikçe o günlere geri döner.